Kayıtlar

Resim
  **DEPRESYON** Psikiyatrik hastalıklar deyince ilk akla gelen hastalıklardan biridir depresyon. Özellikle kadınlarda erkeklerden daha fazla gözlenmektedir. Her ne kadar toplumlarda çok sık görülse de halk arasında bu sağlık sorunu hastalık olarak görülmemesi ayrı bir problemdir. Antik yunan hekimi Hipokretes de depresyon hakkında “ Eğer üzüntü uzun sürerse melankolidir.” şeklinde yorumda bulunmuştur. Depresyon tanısı DSM-V kriterlerine göre konulmaktadır. Tanı ölçütünde belirli belirtiler bulunuyorsa kişiye depresyon tanısı konulur. Türkiye de toplam nüfusun %4 ünde görülür. Kadınlarda ( %5,4), erkeklere (%2,3) göre 2 kat fazla rastlanır. Depresyon hastalığı ailesel yatkınlık da göstermektedir. Tek yumurta ikizlerinde depresyona eş yakalanma riski daha fazladır. Genetik araştırmalarda ise depresyona neden olan kesin bir gen bölgesi bulunamamıştır. Depresyon semptomları uyku ve iştah bozuklukları, vücut ağırlığı azalması yada artışı, kabızlık, amenore, elem, kararsızlık, konsan
Resim
  Gebelik Döneminde Beslenme Nasıl Olmalı? Gebelik döneminde anne ve bebeğin sağlığını etkileyen pek çok faktör vardır. Bunlar; annenin yaşı, gebelik sayısı, iki gebelik arası süre, enfeksiyonlar, ilaçlar, sigara, alkol gibi sıralanabilir. Halk arasında çok duyduğumuz bir cümle vardır. Sen iki canlısın iki kişilik yemen lazım. Oysa bu anlayış oldukça yanlış. Yetersiz beslenme şekli nasıl gebe ve bebek için sağlıksız ise aşırı besleme de aynı şekilde sağlıksızdır.  Gebeliğin başında artan enerji ve protein ihtiyaçları karşılanamadığı için ağırlık azalması gözlenebilir. Bu gereksinimler karşılanmamaya devam ederse anemi, diş çürükleri, kemik erimesi ile de karşılaşılabilir.  Gebe kadınların enerji ihtiyacı hesaplanırken yaş, fiziksel aktivite, gebeliğin başındaki ağırlığı gibi pek çok etmen göz önünde bulundurulur. Örneğin adölesan dönemdeki bir gebenin hem kendi büyümesi hem de bebeğin gereksinimleri karşılamak için daha fazla enerjiye ihtiyacı vardır. Gebeliğin 6. ayından sonra bebeğin
Resim
Lösemi ve Beslenme LÖSEMİ VE BESLENME Lösemi vücuttaki beyaz kan hücrelerinde oluşan kanser türüdür. Lösemi, kan kanseri veya kemik iliği kanseri olarak da bilinir. Çocukluk çağı kanserleri içerisinde yüzde 30 ile en sık görüleni lösemidir. Lösemi gibi hematolojik malignite nedeniyle izlenen çocukların beslenme durumlarının belirlenmesi ve düzenlenmesi gerek yaşam kalitesinin arttırılması, gerekse de büyüme-gelişme düzeylerinin izlemi açısından önem taşımaktadır. Kemoterapi altındaki çocuklar, yaşa göre önerilenden daha az enerji ve besin ögeleri alırlar. C, E vitaminleri ve β-karoten alımı tedavilerinde yarar sağlar. ·       Tad değişikliği (Kemoterapi sırasında %70) ·          Besinleri sevmeme (Öğrenilmiş) ·          Bulantı, kusma, ağrılı yutma ·          İştah kaybı ·          Hasta hissetmek ·          Koku değişikliği gibi durumlar ortaya çıkabilir.   Çocuklar makarna, pilav, patates, atıştırılan besinleri tercih ediyor Çocuklar klinikte annelerinin yemek pişirmesini istiyor.
Resim
                                  Covid-19 Sürecinde Beslenme                                 Dünya şuan bir pandemi yaşıyor. Uzun süreler karantinada kalıyoruz. Günlerce hatta haftalarca evlerimize hapsolduğumuz günler oluyor. Virüse karşı güçlü bir bağışıklık sistemi sağlamak için beslenme durumu çok önemlidir.   İçinde olduğumuz mevcut durumda hayatta kalmanın tek sürdürülebilir yolunun bağışıklık sistemini güçlendirmek olduğunu görülmektedir. Yeterli miktarda çinko, demir ve A, B 12, B6, C ve E vitaminlerinin alınması, bağışıklık fonksiyonunun sürdürülmesi için gereklidir. Karantina, insanlarda can sıkıntısına neden olabiliyor. Can sıkıntısı, daha fazla enerji alımının yanı sıra daha yüksek miktarlarda yağ, karbonhidrat ve protein tüketimi ile ilişkilendiriliyor. Bir de üstüne karantina sırasında sürekli salgın hakkında bir şeyler duymak veya okumak stresi daha da artırıyor. Stresli insanlar da daha fazla yemeye hatta aşırı şekerli şeyler yemeye başlıyor. İlgi çekici bir şekild
Resim
Ülser nedir ve nasıl beslenilmelidir?  Ülser, asit ve çeşitli sebepler sonucunda sindirim sisteminin farklı yerlerinde ortaya çıkan yaralardır. Nedenlerini 3 ayrı kategoride incelemek mümkündür. 1. Mideye saldıran etmenler, 2. Mideyi koruyan etmenler ve 3. Kalıtım, çevre vb. de içine alan etmenlerdir. Bu 3 etmen bir uyum içinde olursa hiçbir sorunla karşılaşmıyoruz. Peki bu mideye saldıran etmenler neler? Öncelikle mide asit salgısının artması, artan asitle pararlel olarak pepsin miktarının da artması bir etmendir. Bazı bireylerde mideyi bağırsağa bağlayan kapıda bir yetersizlik olur ve bağırsak içeriği mideye kaçar. Bu da gastrite neden olarak ilerde ülsere kadar gidebilmektedir. Bir de mideyi koruyan etmenlerimiz var. Midemizin iç yüzeyinde koruyucu bir mukozal tabaka vardır. Çeşitli sebeplerle bu bariyer zarar görmüş olabilir. Zarar görmesi sonuncunda da mide savunmasız kalır. Enfeksiyöz ajanlar ülsere neden olabilirler. Ailede ülser geçmişi olan bireylerin varlığı da
Resim
  C vitamini C vitamini, diğer bir adıyla askorbik asit. Tarihte keşfi skorbüt hastalığı üzerine yapılan araştırmalara dayanıyor. Uzun deniz yolculuklarında yetersiz sebze ve meyve tüketimi sonrasında askerlerde ortaya çıkan diş eti sorunları gemiye sebze meyve alınarak çözülmüş. C vitamini vitaminler içinde en dayanıksız olandır. Besinin içindeki   vitamin oksijenle temas edince aktivitesini kaybeder. Bunun sebebi de aslında besinin içinde olan ama etkin olmayan bir enzimdir. Enzim; kesme, soyma, ezilme, kurutma gibi işlemler sonucunda açığa çıkar ve c vitaminin etkinliğini ortadan kaldırır. C vitaminin demir, kalsiyum, B1, B2, B9, A vitamini ve E vitamininin vücutta daha verimli kullanılmasını sağladığı rapor edilmiştir. Ülkemizde daha çok kış aylarında özellikle köysel bölgelerde yetersizliğine rastlanabilmektedir. Belirtiler ise askerler ve yatılı öğrencilerde ortaya çıkabilmektedir. Yetersizliği kadar fazla tüketimi de bazı sorunlara neden olmaktadır. Böbrek taşı oluşumuna,
Resim
  Nedir bu KİNOA? Her ne kadar ülkemizde adından daha çok son yıllarda söz ettirse de aslında çok eski bir besin kinoa. Amerika kıtasında 7 bin yıl öncesinden beri kullanılmakta.  Hatta o kadar değerli ki İnka uygarlığı kinoa için “tahıl ana” demekten çekinmemiş.  Kinoanın kendine özgü bir aroması, baskın bir kokusu veya tadı olmadığı için Dünya ve Türk mutfağında da kendine yer buluyor. Kinoa tohumları un şeklinde işlenerek ekmek, makarna ve diğer unlu mamullerin yapımında kullanılabildiği gibi buğday veya diğer tahılların unları ile karıştırılarak da kullanılabilmektedir. Peki neden bu kadar değerli? Besin içeriğini neler oluşturuyor? İşte cevabı… Kinoa, kalsiyum, magnezyum, potasyum, çinko ve yüksek oranda demir içermektedir. Yağ oranı oldukça düşüktür ve kolestrol içermemektedir.   Diğer tahıllara göre yüksek ve daha dengeli bir protein içeriğine sahiptir. Genel olarak tahıllarda eksikliğine rastlanan lizin aminoasidinden de oldukça zengindir. Riboflavin, piridoksin ve fo